“İşte bunun için
insanları tevhide davet et ve sana emredildiği gibi dosdoğru ol. Onların
keyiflerine uyma ve de ki: "Ben Allah'ın kitaptan indirdiğine inandım ve
bana aranızda adaleti gerçekleştirmem emredildi. Allah
bizim de Rabbimiz sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız
da size aittir. Sizinle bizim aramızda hiçbir tartışmaya yer yoktur. Allah
hepimizi bir araya toplayacaktır. Dönüş yalnız O'nadır.” Şura:15
Senin görevin dosdoğru Tevhide davet etmektir. Elçinin görevi
kendisine emredildi gibi dosdoğru olarak, İnsanları tevhide davet etmektir. Elçiye
bunun dışında bir görev tevdi edip, kendi yaşamlarımızdaki yanlışları onaylayan
bir makam takdim ederek, ona türlü iftira ve yalanları atarak, onu aşağılarken,
bir de onu övgüyle andığımızı sanıp yeni bir din oluşturduk, şimdi de
hayatımızın dosdoğru yolda ilerlediğini sanan kendi amelleriyle oyalanıp kendi sonunu
hazırlayan zavallılar olduk.
“Ben, Allah’ın kitaptan indirdiğine inandım ve bana aranızda
adaleti gerçekleştirmem emredildi. Diyen bir elçiye atfedilen her türlü
atıfların kökeni yalan ve iftira üzerine kurulmaktadır. Elçi insanlar arasında hakemlik
yapıp adaleti gözetmekle yükümlü ve Kitaptan kendisine bildirilenin dışında
herhangi bir hüküm koymaya yetkisinin olmadığını açıkça deklare etmesine rağmen,
Peygamberimiz şöyle dedi, şunu, evleri başlarına yıkılsın, keşke elim onlara
uzansaydı da onların evlerini başlarına yıksaydım…vs. gibi uydurma bir masalı
ona atfederek hiç mi utanmıyoruz. Yazıklar olsun Allah’ın emrine rağmen yeni
bir anlayış ihdas ederek, Allah’ın gönderdiği halis dine, kitaba bir şeyler
katamayacağını anlayanların, elçi adına uydurarak insanların yaşamlarını
başlarına zindan eden her türlü rezil ve Allah’tan korkmaz anlayışlarına…Elçiye
ait olmayan bir yaşamı, ona atfetmenin temelinde uydurma yaşamların, insanlar
nazarında kabul edilebilirliğini oluşturmak için, elçiyi referans seçmelerinin hiç
tesadüf olmadığına inanıyorum. Bir dinin karşısına ancak, onun içinden
seçilecek bazı önemli referansları kendinize kalkan yaparak çıkabilirsiniz.
Aksi durumda sizin ürettiğiniz yeni dinin kabulü zor olabilir. Emevi
emperyalizmini ve zulmünü Allah’ın dininin kurmak istediği bir medeniyet olarak,
tarihten günümüze taşımak ve bugün de onunla ecdadımızın şanlı tarihi diye bahsetmek,
Allah’ın gönderdiği dinden habersiz yaşamaktır. Emevilerle başlayan bu süreç
Sünni din diye bir anlayış ortaya çıkardı, Allah’ın elçisine dayandırılarak,
kendi zalimliklerini de pekiştirme yoluna gittiler. Allah’tan korkmayanların bu
şekilde davranması çok kolaydı ve de öyle oldu.
Bugüne kadar gelen, Şia ve Sünni din anlayışı, Allah’ın
Kitabına ve onun gönderdiği elçisine rağmen, oluşturulan uydurma bir din olduğu
halde neden acaba Resule Bu kadar söz isnat ederek bize yedirdiler dersiniz.
Çünkü kendinizi temellendirmek için ortaya koyduğunuz referans sıradan biri
olursa ya da elçiye dayandırılmazsa uydurma olduğunuz anlaşılır da ondan… Bugün
bunları Kur’an gerçeğiyle muhatap olup idrak ettiğimizde, çok daha iyi
anlayabiliyoruz. Çünkü Allah’ın gönderdiği din tamamıyla Allah’tan indirilen ve
elçinin de ancak ona uymakla mükellef olduğu anlatılmasına rağmen, bu kadar
saçmalıkları din adına yediğimizi görünce, böylesi bir uydurma dini yerden yere
vurmak ve afyon olduğunu söylemek için daha ne zamana kadar beklemek zorundayız.
Allah’ın indirdiği din değilse, tüm oluşturulan dinler, istisna olmaksızın
insanlığı sömürmek ve onları uyutmak için güç sahipleri tarafından icat edilen
hipnoz mekanizmasıdır. Bu Afyon kullanma seanslarına uğramayan ve aldığı uyuşturucuyla
hayattan bağları kopan insanların, buraları terk ederek kendi özgürlük
alanlarına yürekleri ile birlikte yolculuk yapmaya gitmesini, İnsanların Allah’ın
dininden uzaklaşması gibi anlatmak ve öyle bir yaygara basmakta apayrı bir
sorgulama alanıdır.
Uydurulan ve Allah’ın elçisine atfedilen yürürlükte olan din,
Allah’ın gönderdiği dine mahkûm olacaktır. Bu mahkûmiyet yeryüzü şirk
dinlerinin tamamını bir tufanla yerle bir edecektir bundan kimsenin kuşkusu
olmasın…Bir dinin müntesiplerinin adının İslam olarak ifade edilmesi İslam
olduğu anlamına gelmez…Bugün yaygın olan Hristiyanlık ve Yahudiliğin yürürlükten
kalkmasının sebebi, Allah’ın gönderdiklerini kitabi olarak değiştirmeleri ve
değiştirdiklerini de Kitaba ekleyerek, gönderilen elçilerin bunu getirdiğini
iddia etmeleriydi. Ondan dolayı Kitabın aslı değişti ve tahrif oldu. Rabbimizin
indirdiği vahyin kendi bağlam ve bütünlüğünü bozabilecek ve onda bir kuşku
uyandıracak cesareti bulamayanlar, onunla birlikte yeni bir manifesto
oluşturarak ona İman etmenin kaçınılmazlığını anlattıklarında, Kitabi olarak değiştiremedikleri
vahyi, başka kaynaklar ekleyerek yaşam alanlarında rahatlıkla değişim meydana
getirebileceklerini bildikleri için, Allah’ın Resulünü kalkan yaparak, bu
fitneye giriştiler. Resule iftira edilmemesi gerektiğini anlatan ve Resulün
Allah’ın emirlerine muhalif davranmayacağını söyleyenlere de, siz Şimdi Resulü
bir postacı olarak mı görüyorsunuz diyerek…Potansiyel tehlike ilan ettiler.
Çünkü onların şirk dininin yayılmasının önündeki en büyük engel, Kur’an ile doğrudan
insanların muhatap olmasıydı. Bunun da önünü kapattılar, herkes Kur’an’ı anlamaz,
onu anlamak için şu kadar ilim öğrenmek lazım, bu kadar şeyhe tabi olmak
gerekir; biz ancak onlar sayesinde bunları anlayabiliriz diye, insanları da
utanmadan kandırdılar. Şimdi de kalkmışlar bu şirk dininden insanların
uzaklaşmasının adını, İslam’dan kaçış olarak görüyorlar…” Siz hiç mi akletmeyecek siniz…”
Allah, insanlara akıl idrak ve muhakeme vermiş ve onlara özgürce seçim
imkanları sunmuş,” Dileyen rabbine gider, dileyen başka yollara uyar. Oysa şirk
dini olan ve muhteşem bir medeniyet gibi sunulan, köhnemiş Emevi dini kendisini
zorla kabul ettirir. Çünkü genlerinde emperyalizm ve sömürü vardır. Bu
anlayışların etki ve kapsam alanlarından çıkamayan hiçbir anlayış, muhteşem
medeniyetin nasıl inşa edileceği yoluna bizleri eriştiremez. Muhteşem medeniyet
ancak ve ancak evrensel tevhidin kuralları içinde gerçekleşir, bunun yolu da adalettir.
Adaletin uygulandığı her ortam bir kıl çadır da olsa muhteşem medeniyettir.
Medeniyet fiziki olarak yaşam alanlarında doğayla savaşarak
kendimizi doğa karşısında yenilmez kılmak değildir. Muhteşem medeniyet,
yaratılan her varlığın yaratıcının yarattığı amaca uygun, kimsenin yaşam
alanını daraltmadan herkesin adil olarak yaşayacağı mutlu huzurlu bir ortamın oluşturulmasıdır.
Çok duyarsınız, adam ne kadar medeni dendiğini? Niçin medeni olarak anlatılır,
herkesin hak ve hukukuna riayet ediyor, başkalarına saygı duyuyor, kendi dışındakilerin
haklarını onlar olmadan da savunabiliyor, küçüklere sevgi ve büyüklere saygı
ile yaklaşıp nezaketten ayrılmadığı için öyle adlandırılır. Bunlar adaletin
özüdür. Demek ki medeniyet adalet ve Hukukla ancak inşa edilebilir. Hukukun
olmadığı herkesin birbirini kemirdiği, dolandırıcılık hırsızlık gasp, tecavüz
vs. gibi davranışların her geçen gün yaygınlaşarak devam ettiği topraklar, ne kadar
da medeni olduklarını sorgulamak zorundadırlar.
“İşte bunun için
insanları tevhide davet et ve sana emredildiği gibi dosdoğru ol. Onların
keyiflerine uyma ve de ki: "Ben Allah'ın kitaptan indirdiğine inandım ve
bana aranızda adaleti gerçekleştirmem emredildi.”
Elçilerin adaleti gözetmek için geldiğini ve emredildiği gibi
dosdoğru olmak zorunda olduğunu anlatan Göklerin ve Yerin Rabbi Allah’tır… “Allah
ile birlikte bir başka ilah ha! Elçilerin bu gönderiliş gayesinin dışında
ona başka görevler tevdi edenler ve onu da kayıtsız şartsız iman edilmesi gereken
esaslar olarak anlatanlar, Allah’a ve elçisine yalan iftira atmaktalar. Allah
ve onun elçisi sizin iftiralarınızdan münezzehtir. “O kendi heva ve hevesinden size bir şey söylemez onun söylediği her
şey vahiydir. Ayetine yapılan iftiralar o kadar çok ki, bunu nasıl
utanmadan sıkılmadan Allah’a iman ettiğini iddia edenler söyleyebilir ki...Ona
atfederek söylediğiniz hiçbir şey vahiy değildir. Söyledikleriniz baştan aşağı
yalandır. Çünkü o size Vahiy dışında bir şey söylemez. Resulün sünnetine
uyacaklar varsa, Allah’ın Kitabına uysun, çünkü Allah’ın gönderdiği vahyin
dışında hiçbir söz söylemez din adına insanları bağlaması için…O zaman elçi
Haşa Allah’ın hüküm vermediği bir konuda hüküm vererek Allah’a ortak koşar mı
bu kadar bir beyinle mi bu dini ele alıyoruz. Elçi diyor ki, “Ben Allah'ın kitaptan indirdiğine
inandım ve bana aranızda adaleti gerçekleştirmem emredildi.” Elçinin hayatı Allah tarafından korunmaktadır.
O ancak Rabbinden kendisine gelene uymak ve onun gönderdiği Hüküm ile aranızda
adaleti uygulamakla görevlidir. Elçinin görevinin ne olduğunu anlamayan bir
beyin onun adına her şeyi söylemekte bir sakınca görmediği zaman, o uydurduğu
şirk dinine de insanların uymasını beklemesin…Öncelikle, Allah’ın dini ile şirk
dinin temel noktalarının ne olduğunu ortaya koymadan, bu uydurma dinlerden
adalet beklemek ve onları da Allah’ın dini gibi algılamak tam bir zulümdür.
Bunun için, yani adaletin tecelli etmesi için, sen insanları
bir ve tek olan Allah’ın Tevhit dinine çağır. Bunu ya parken de dosdoğru ol…Onların
keyiflerine arzularına uyma sen sadece Allah’tan sana gelenlere inanarak, hakkı
gözeterek rabbinden sana gelenleri bildirmelisin…
“…Allah bizim de
rabbimiz sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da
size aittir. Sizinle bizim aramızda hiçbir tartışmaya yer yoktur. Allah
hepimizi bir araya toplayacaktır. Dönüş yalnız O'nadır.” Aralarında adaleti
gerçekleştirmen emredildi. Sen istediğin gibi davranamazsın, sana nasıl bildirdiysek
o şekilde aralarında adaleti uygula, itiraz edenlere karşı vereceğin en güzel
karşılık, “…Allah bizim de rabbimiz sizin de Rabbinizdir. Bizim
yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Sizinle bizim aramızda
hiçbir tartışmaya yer yoktur. Allah hepimizi bir araya toplayacaktır. Dönüş
yalnız O'nadır.” Bu
anlatılanlar çıkarlarına menfaatlerine uymayanlara de ki, Allah bizim de
Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız size
aittir. Sizinle bizim aramızda hiçbir tartışmaya gerek yoktur. Hakikatler
apaçık ortadadır. Buna rağmen tabulardan, alışılagelen inanışlardan
uzaklaşmayacaksak ve hakkın sesine kulak vermeyeceksek, o zaman aramızda hiçbir
tartışmaya gerek yoktur. Nasıl olsa Allah hepimizi bir araya toplayacaktır.
Orada herkesin yaşadığı hayat ortaya dökülecektir o gün gelmeden önce
hakikatleri anlayarak yaşamamız için Allah’ın elçisinin dilinden apaçık hakikatler
anlatılmaktadır. Dönüş yalnız O’nadır.
Erol KEKEÇ/16.01.2019