4 Ocak 2019 Cuma

EY İNSANLAR! HAKKI AYAKTA TUTANLAR OLALIM- (1)



Herkesin adalet dediği ama kimsenin adil olmak istemediği dünyanın moloz yığınları haline gelen toplumlarız. Bunu anlamak ve gerekli tavrı koyarak yeni düşünceler oluşturma melekelerinden yoksun olduğumuz sürece, bu arzularımızın enkazı altında can vermek böylesi bizlerin en doğal kaçınılmaz kaderi olacaktır.
Adalet, tarafsızlık olarak bilinir, oysa adalet doğrunun ve hakkın tarafındaki terazinin kefesinde yer almaktır. Hakkın tarafında yer almayan her bir anlayış terazinin hangi kefesinde yer alırsa alsın hiçbir zaman bir ağırlık taşıyamayacaktır. Adalet kimsenin kimseye bağışladığı ne bir ikram ne de hoyratça başkasına ait olanları har vurup harman savurmasıdır. Adalet nötr olabilmektir öncelikle, bu nötr durumun hak olanın, yani bir sayının arkasına geçerek ona ait olanı ona vererek, başkaları tarafından bilinmeyen değerini ortaya çıkarmaktır.
Adalet, herkesi aynı trende birinci kopartmanda yolculuk yaptırmak ya da herkesi aynı yerde aynı saat çalıştırarak aynı imkanları sunmak değildir. İdeal sistemin oluşumunu eşitlik ekseninde açıklayanlar daha çok herkese eşit davranan bir siyasal nizamın, ideal toplumsal düzen olduğunu söylemelerine rağmen, bunların anlamadığı ya da tanımlamakta zorlandıkları insanın yaratılış hamuru, yani fıtratı ile uyuşmayan bir harita ortaya koymalarıdır. Sosyalist ideolojinin kendince doğru olduğuna inandığı ama insani yaşamın köklerinin ayakta durması için gerekli olan damarlara baktığımızda bunların tek başına bir adalet tanımlaması kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. Onun için adalet kavramını onu açıklamak adına ortaya atılan tüm kavramların kapsam alanlarından bağımsız ve onların gölgelerinden uzaklaştırarak kendi bütünlüğü içinde ele almak taraftarıyız, inşallah bu hususta Rabbimizin bize bahşettiği aklımızın idrak ettiği ve üzerine yemin edilen kalemi kullanıyormuşçasına bu konuyu açıklamak nasip olur.
“Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor. Allah, bununla size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla görendir…” Nisa:58
Allah’ın emrettiği ve uygulanmasını istediği adalet bu olmasını rağmen, her anlayışın önce kendi hegemonyasını oluşturup sonrasında da kendi arzu ve isteklerini kâinatın sahibinin istediği budur diyerek dayattığı ortamlar çürümeye ve yok olmaya mahkumdur. Bu anlayışları da kayıtsız şartsız doğru olarak kabullenip onunla tatmin olanlar da sürü halinde mezbahanın yolunda can verirler. Tarihi süreçlere bir baktığımız zaman bizim açımızdan İslam tarihi olarak anlatılan ve herkesin de öyle bildiği tarihin sistematik zulüm mekanizmasının ilk adımlarının atıldığı Emeviler, bu cambazlıklarını sonrakilere çok iyi yedirmeyi becermişlerdir. Emevilerin bizlere bıraktığı en aşağılık miras, Allah’ın ayetlerinin anlamlarını hayattan uzaklaştırmaları oldu. Bu zulümlerini destekleyecek din alimlerini de cülus bahşişleriyle yanlarına alarak onlar eliyle çok ciddi bir tarihi ve inanca dayalı kırılmayı insanlara yaşattılar. Bu kırılma, çözülme olmanın ötesinde tahrifat ve imha etme olarak bilinmesi ve ondan uzaklaşıp yeni bir algı oluşturması gerekirken, Bir dinin Medeniyeti olarak savunuldu ve onların bu çirkeflikleri kutsal metinler oluşturularak, Allah korkusu olmayanlar eliyle tüm ümmete şifalı bir gıda gibi yedirildi. Sonrasında bu gıdalardan beslenen anlayışların bünyesi sahih ve doğal Allah’ın vahyini sindirmekte zorlandı ve hazımsızlık başladı vahyi gündeme getirenler de böylesi başı kesik tavuk gibi yerinde parpazlayan bu kalabalıklar içinde bir öcü olarak takdim edildi. Allah en güzel öğütleri vermesine rağmen onlara biz de iman ettik amenna diyerek bir de dinsel yalakalıkta sınır tanımayanların ortaya çıkmasıyla Kur’an ayetlerine uygun olamayan yaşamlar tecelli etti. Ayetlerimize inanmayan ve onların buyruklarını gözetmeyenleri Rabbimiz şöyle vasıflandırır.  “Onların üzerine varsan da onlardan uzaklaşsan da onlar dillerini sarkıtıp soluyan köpeğin durumuna benzerler…” Emanete ihanet eden ehlini gözetmeyen, insanlar arasında hükmedildiği zaman adaleti gözetmeyen anlayışlar, önce kendilerini meşru kılmak için her türlü Ali cengiz oyunlarını oynarlar, sonrasında da kendilerini tek kurtarıcı havari olarak sunarlar, oysa bilmezler ki, Allah sadece Adaleti emretmektedir. Çünkü o yapılan her şeyden haberdardır.
“Kadınlar hakkında senden fetva isterler. De ki: Onlar hakkındaki fetvayı size Allah veriyor: Yazılmış hakları olan mirası kendilerine vermediğiniz ve nikahlanmayı istemediğiniz öksüz kızlar ve zavallı çocuklara ve bir de yetimlere adaletle davranmanız hakkında Kitap'ta size okunan ayetler vardır. Sizin her yaptığınız iyiliği, muhakkak Allah bilir.” Nisa:127
Allah’tan başka kimse fetva verme hakkına sahip değildir. Allah size nasıl davranmanız için fetva verdiyse ona göre yaşamak zorundasınız. Kendi çıkarlarınızın adını maslahat koyarak hakkı yamultma gibi bir hakkınız yoktur. Bunu yapanlar, Allah’ın bir konuda apaçık beyanları olmasına rağmen onu rotasından çıkarıp kendi isteklerine göre yamuklukta zirve tanımayanlar ateşten gömlek giydiklerini bilsinler, gömlek yandıkça hem kendisi tükenir hem de etrafa zarar verir. Allah’ın verdiği hakkı kimse kendi tekelinde göremez. Allah’ın Kitabı bunları apaçık beyan etmektedir. Nefislerimizin zebunu olarak yaşayıp kendimizi temize çıkarmayalım bahanelere sarılarak her şeyi kendi dışımızda aramayalım, bahaneler insanın kendisine karşı söylediği en kötü yalandır. Muhakkak ki, Allah yapılan her şeyden haberdardır.
“Ey iman edenler! Adaleti ayakta tutan ve kendiniz, ana-babanız ve yakın akrabanız aleyhine de olsa, yalnız Allah için şahitlik eden kimseler olunuz. Zira zengin de olsa, fakir de olsa, Allah ikisine de (sizden) daha yakındır. Nefsinizin arzusuna uyarak adaletten uzaklaşmayın. Eğer (şahitlik ederken) dilinizi eğer, bükerseniz veya çekinirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” Nisa:135
Allah’ın Resulünün yanında hiç görmek istemediği ve kovarak sürgüne gönderilen birini, akrabası olduğu için kendisi yönetime geldiğinde, tekrar getirerek kendisine yakınlardan yapan ve devlette görev veren bir tarihin; düşünmeyen idrak etmeyen geriden gelen nesilleri olarak, bu günkü hayatımızdaki olumsuzluklara nasıl bir kritik yapmayı düşüneceğiz acaba bu konuda kendi yürek çakralarımızı açmayı düşünüyor muz?
Ey İman edenler! Yalnız Allah için şahitlik yapın ve adaleti gözetin. Anne babanız bile olsa onlara iltimas geçmeyin, zengin de olsalar fakir de olsalar Allah onlara sizden daha yakındır diyen, bir yaratıcının buyruğunu hesaba katmayan ve bunlar benim yakınımdır, onları gözetmeyecek miyim diyerek, kendi kuş beyni ile, Allah akrabalarınızı yakınlarınızı gözetin demiyor mu diyen Yezidin günümüzdeki temsilcisi olan anlayışlar, Allah’ın bu buyruklarından hiçbir şey anlamazlar.
Kendi arzularına uyarak sakın ha adaletten uzaklaşma, adaletin kıyısında durmayı düşünmezken adaletten bahsetmekten insanoğlu insan olanlar utanç duyar. Ya işte(!) öyle ama şunu da görmek gerek, yine de vs. gibi ağzın içinde dillerini eğip bükerek adaleti gözetmezsiniz biliniz ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır. Sonradan bangır bangır bağırarak bu da bizim başımıza neden geldi, Allah’ım sen bizi bu yeryüzünde ezilmekten kurtar, ümmete birlik dirlik ver gibi, Allah’a emirler yağdırmaya hangi yüzle konuşuyorsun be sersem, Allah senin kolluk gücün mü, hiç sen de utanma yok mu?
Tüm rasathanelerin bağlı olduğu yer Allah’tır. Allah lebilmirsattır ve her şeyden haberdardır. Sakın ha adaletten uzaklaşmayın…
“Ey iman edenler, Allah için hakkı ayakta tutanlar ve adaletle şahitlik yapanlar olunuz. Bir kavme olan kininiz, sizi adaletsizliğe sevk etmesin. Adaletli olun, çünkü o, takvaya daha yakındır. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.” Maide:8
Allah, sizinle aynı dinden olduğunu söyleyenlerin yanında olun demiyor, Allah için Hakkı ayakta tutan ve adaletle şahitlik yapanlar olun derken…İbrahim (as) gibi ben de diyorum ki, “Ey cahiller! yoksa siz bana, Allah’tan başkasına kulluk yapma mı emrediyorsunuz? Ben beni ve sizi yaratana hiçbir şeyi şirk koşmadan ona kulluk yapmakla emrolunmuş iken sizin düzmece ve ne olduğu belirsiz beyinsizliklerinizi mi onaylayacağım…Size ve Allah’tan başka yöneldiklerinize yazıklar olsun….
“Onlar, yalana çok kulak verirler ve çok haram yerler. Eğer sana gelirlerse ister aralarında hükmet ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen, sana hiçbir zarar veremezler. Eğer aralarında hükmedersen adaletle hükmet. Şüphesiz Allah, adaletli davrananları sever.” Maide:42
Rahman ve Rahim rabbimiz Allah, insan psikolojisini ne kadar güzel tasvir etmektedir. Yalana çok kulak vermek bolca haram yemek hayatın olmazsa olmazı gibi vurgulanıyor. Tarih boyunca yalanlar üzerine kurulmuş olan bir dini Allah’ın dini gibi yaşayarak, haramın her türlüsünü çekinmeden bolca tüketerek kendimizi kurtulanlardan sanacağız öyle mi? Haram yemek ne kadar kolaylaştı, domuz haramdır diyerek her türlü fetva vermekten kaçınmayan ama domuzlaşarak yaşamayı marifet bilen iğdiş edilmiş Protestan ahlakından ne zaman kurtulup Allah’ın dini ile hayatlarımızı bir düzene koymayı düşünüyoruz. Adalet bu dinin omurgasıdır. Omurganın yara aldığı bir yaşam, yerlerde sürünmeye ve bir sürüngen gibi yaşamaya mahkumdur. Yeryüzünde sürüngen gibi yaşayan, açık bulduğu her delikten girmeyi ve kendince bir yorum yapmayı marifet bilenler asla, Allah’ın, adaleti ayakta tutun dediği buyruğunun içinde olamazlar.
Adalet arayanlar Allah’ın adaletine uymayı düşünmüyor ve ona göre yaşamanın kendi çıkar ve menfaatlerine uygun düşmediğini söylüyorsa, Müslümana düşen görev Hakkın şahitliğini gereği gibi yaparak, taraf olmak değil Allah’ın adaletini gözetmek ve ona göre davranmaktır. Bu hükme burukluk duymadan uymak istemeyip sürekli menfaatlerini korumayı maslahat diyerek dayatıp ağzını ve dilini yamultanlardan uzak durmak Rabbimizin istediği buyruğudur. Neden böyle yapmak zorundayız derseniz cevabını Rabbimizin şu ayetiyle vererek noktalıyorum… “…Şüphesiz Allah adaletli davrananları sever.” Maide:42
Erol KEKEÇ/03.01.2019