5 Aralık 2017 Salı

Kamuoyuna Beyanımdır!!! OKUNMASI ELZEM!!!!

17 Aralık 2013 Yılındaki İhanet operasyonu ile başlayan ve hala devam eden bu karanlık süreci Adam gibi okumak gerektiğini bilmek zorundayız.İhanet lobisinin şark kurnazlığını adaleti temsil makamında bir eylem olarak görmek en büyük ahmaklıktır.Kökü ve gövdesi CİA ve MOSSAD'a bağlı olan hiçbir oluşum hakkaniyeti ve adaleti asla temsil edemez.Hainin ortaya koyacağı doğru bile olsa hainlik o doğruyu hiçbir zaman doğru yapmaya yetmez.Dünya Haydut çetesi kendince dünyayı sömürmek için adına Hukuk dediği bir tuzak kurarak tüm Orta doğuyu sömürmek için komşularımızla ilişkilerimizi kendisi belirlemek istiyor.Bu süreci onaylamak bu ülke içinde yaşayan ve İstikbali peşinen yok edilen hiçbir canlının kabul edeceğini düşünemiyorum.İran'ın petrollerini satarak Türkiye üzerinden bir ticaretin yapılmasını Şeytana sormak zorunda mıyız.Biz Bağımsız bir ülke isek bağımsız düşünebilecek melekelerimizi çalıştırmak zorundayız. RTE'nin yapmak istediği ABD hayduduna rağmen İslam aleminin kaynaklarını kendilerinin kullanması için tüm bu coğrafyayı uyandırmak ve onları kendisine getirmek için bir aydınlatma fişeği olmaktı ve de onu başardı,doğru yanlış olanları bir yana bırakarak, bu konuda ciddi bir yol alındığını düşünüyorum.Bu uyanmadan rahatsızlık duyan Haydut bana rağmen nasıl böyle bir uyanış olabilir bu bölgelerin kaynaklarını ancak ben taksim ederim kime ne kadar verileceği, kimin kiminle ticaret yapacağını siz kendi kafanıza göre asla yapamazsınız demektedir.Bu haydudun ülkemiz içindeki ihanet taşeronu bu vaadleri gerçekleştiremeyeceğini anlayınca ilk günden beri takipte oldu insanların af edersiniz bağırsaklarını boşaltmasını bile kayıt altına alarak ortalığı pisliğe boğma peşinde idi kısmen de olsa bunda başarılı oldu.Hangi açıdan başarılı oldu diyecek olursak ülkenin kaosa gitmesini ve şu anda yaşadığımız olumsuzlukların tümünde rol oynadı.Bu yıpratma operasyonunun debisi çok şiddetli olduğundan İktidarın buna karşı koymak için ivedilikle giriştiği eylemlerin çoğunda yanlış kararlar almasına neden oldu bu yanlış kararlar neticesinde bu gün çok olumsuz sürece gelmiş bulunmaktayız.Rüşvet ve yolsuzluk olup olmadığını bilmeyecek kadar beyinden yoksun değiliz ancak yolsuzlukta olsa bu pis yürekler ve eller bu sorunu çözebilecek güçler asla olamaz.Yolsuzluğa adı karışanlar babamızda olsa onların aydınlık bir ortamda gelecek günlerde mutlaka Adaletin tecelli edeceği bir ortamda yargılanmalarının kaçınılmaz olduğuna inanıyorum.Bu yargılama ne Haydut ABD'nin işidir ne de İhanet şebekesinin işi ne de ben adamlarımı korumak zorundayım diye düşünecek bir anlayışın işi olamaz.Zerraf denen zibidinin özel olarak Haydut ve o şebeke tarafından kontrollü bir ticaret adamı olarak yetkili birimlerin içine sokulduğuna inanıyorum ve de öyle olduğunu düşünüyorum.Halkbankası Başkan Yrd.sının da o şebekeyle ilişkisinin olduğunu düşünüyorum.Onların hemen oraya gidince serbest dolaşımı sağlansaydı aralarındaki ilişki ortaya çıkabilirdi.Ancak belli bir süre içeride kalmaları gerekiyordu ve o durumu da savdılar şimdi dökülme zamanı bunu kesinlikle böyle okumak gerektiğini düşünüyorum.İktidarın bu karanlık ortamda kaybolan gücünü tekrar toplamasının yolu saldırı reflekslerinden kurtularak suçlama algısını yıkarak inandırıcı ve kalıcı sağlıklı bir önermeye sahip olması gerektiğini düşünüyorum.Bu gün ülkemizi emperyalistler karşısında yalnız bırakmama günü ancak hiçbir zaman ülkemize ve Milletimizin haklarına tecavüzde bulunmuş olan kim olursa olsun onların mutlaka hesabının sorulacağı gün gelecektir bundan kuşkunuz olmasın diyerek Milletin gönlündeki kara bulutların dağıtılması elzemdir.Yoksa kara bulutlar ülkeyi gün geçtikçe daha bir kuşatacaktır yetkili ve etkili birimlerin buna dikkat edeceğini umuyorum..."Allah hesap görenlerin en hayırlısıdır.Yoksa sizi Allah'tan başkasıyla mı korkutuyorlar..."
Erol Kekeç /05.12.2017

19 Eylül 2017 Salı

Dikleşme ve dik durmak


Dikleşmek ile dik durmak arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları ortaya koyduğumuzda, yaşam karmaşasında kavramların içinin boşaltılmasının ne kadar etkili olduğunu söyleyebiliriz.”
  • Eğilip bükülen ve omurgasız yaşayan değil, Dik durmasını bilenler olmak zorundayız. İnsanız; bunalıyor, sıkılıyor, çevremizde güzellikler, insanın içini açan, insan olmasından sevinç duymasını sağlayan davranışlar görmek istiyoruz. Güç karşısında sinmiş, haklılığını ifade edemeyen, sadece homurdanan insanlar görmek istemiyoruz.
  • Dik Durmak: «Emrolunduğumuz gibi dosdoğru olmak zorundayız…» Dik Durmak İnsani Bir Sorumluluktur…Dünyamızda; emek veren, üreten, üretilene saygı duyan, mahkum etmeden eleştiren, yaşama bir şeyler katmak için gece gündüz didinen, insanı insan yapan değerleri her platformda sahiplenip savunan, daha güzel, daha yaşanılası bir dünya özlemini dillerinden düşürmeden, gönüllerinden eksiltmeden yaşayan, korkularını, güçsüzlüklerini çifte standartların arkasına saklamadan, kölesi olduğu tutkularını meşrulaştırmak için ulvi gerekçeler üretme ucuzluğuna kapılmadan yaşayan, kısaca dik duran insanlar olmak zorundayız…
  • Dik durmak her şeyden önce bir inançlar, bir değerler sistemine sahip olmayı, dünyayı bu değerler sistemine göre yaşama inatçılığını gerektirir.
    • “Onun hali tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi haline bıraksan da yine dilini salar solur! İşte bu, tıpkı âyetlerimizi yalan sayan kimselerin misalidir. Sen olayı onlara anlat, olur ki düşünüp kendilerine çekidüzen verirler.” (A’raf, 7/176)
    • Dikleşmenin temelinde aşırılık ve şımarıklık vardır. Dikleşmek, olduğundan farklı olmaya çalışmak ve kendisine sürekli rekabet ve cedelleşme ortamı oluşturmak ister.
    • Dikleşmek, tepeden bakmaktır. Karşılıklı çatışma ortamlarında bu karakter hemen ortaya çıkar.
    • Dikleşmenin olduğu bir yerde uyum ve barışın oluşması mümkün değildir. Çoğu kere insanlar, yaptıkları hata ve yanlışlarında ısrarcı davranarak, kendilerini ilkeli davranmak ve bir duruşa sahip olduklarını söyleyerek, bu şımarık tavırlarını örtmeye çalışıyor olabilirler.
    • Dikleşme, küçük ve sıradan tavırların, daha güçlü ve büyük olan ,düşünce davranış ve yaşam karşısındaki acziyetinin dışa vurumudur.
    • Dikleşme, sıradanlıktır, dik durmak ise belli bir temeli olan felsefi yaşam tarzıdır.
    • Müslüman’ın hayatında dikleşmek olmamalı ama dik durmak hayatın tamamını kuşatmalıdır.
    • Tevhid-i duruş, bu dinin omurgasıdır, bu omurgadan yoksun bir yaşamın içinde, özgür kullar bulmakta zorlanırsınız.
    • Müslüman, İnsani duruşa sahip, omurgası olan, akıllı özgür kuldur…

26 Haziran 2017 Pazartesi

DURMAK YOK YOLA DEVAM!


SOSYOLOG-EROL KEKEÇ
25.05.2014/Çamlıca-İST

"Felsefesi olmayan toplumlar yok olmaya mahkumdur."'2002 Yılında kurulan Ak Partinin En ciddi ve can alıcı sloganına bakarsanız,"Durmak yok yola devam"olduğunu görürsünüz.Farkında olarak ya da olmayarak, Ak Parti hakikaten Felsefeyi kendisine bir düstur edinerek yola çıkmıştır diyebilir miyiz?
Felsefe,"Duraksız bir yolculuktur,elindeki mıknatısla dünyanın her yanından bulgular toplar ancak bulduklarıyla tatmin olmadığı gibi sürekli bir arayışı kendisine hedef edinir."Ey Peygamber! Müminleri savaşa teşvik et..."Bu ayetten de anlayacağımız gibi hayat daima bir hareketlilik üzerine oturmalıdır.Durgun hayatlar yok olmaya mahkumdur.İşte,Felsefenin ilk hamlesi kendisine bir isim koyarken,bu özelliğini ön plana çıkarmak olmuştur.
Felsefe,çelişkisiz,tutarlı,düzenli,sorgulayıcı,eleştirel bir düşünme ile aklı doğru kullanarak;insanı, hakikati aramaya götüren düşünsel etkinliğin adıdır.Yani bulduklarıyla tatmin olmayan,daima arayışta olan,bundan dolayı da hep hareketli kalan,insanlık devam ettiği sürece varlığını ilk plana çıkaran bir etkinliktir.Felsefe,hakikati arama arayışıdır.Felsefe,bir günahkarın yaptığı tövbelerin yeterli olmadığına inanarak daima hayatını tövbe ve dualarla geçirmesi gibi,felsefe de bulduğu bulgulardan mutmain olmayarak daima beyni aktif etkinliklere yönelten bir zihinsel faaliyettir.
Felsefenin yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığımız özelliğini kavrayan anlayışlar,varlık sahnesinde kendilerine bir yer ayırabilirler.İşte ülkemizdeki siyasi anlayışlara baktığımız da hemen hemen hepsi şu ana kadar,günü kurtarmanın ötesinde bir çalışma içinde olmamışlardır.İki bin iki yılında kurulan ve Türkiye siyasi tarihine bir damga vuran Ak Partiye baktığımız da, tamamıyla faaliyet alanını eksikliklerini tamamlayarak yola devem etme kararlılığı içinde olduğunu söylemek mümkündür.Çünkü,Ak Parti 11 yıllık iktidarı döneminde hep kendisini güçlendirerek seçimler kazanan bir parti olmuştur.Bu süreç daha da devam edeceğe benziyor.Ak Partinin bu farklılığının temelinde, Felsefenin temel özelliğini kendisine bir düstur edinmesi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.Yani Ak Parti, yaptıklarıyla tatmin olmayan,işimiz bitti artık yatma zamanı demeyen,bizim yaptıklarımız yapacaklarımızın sadece yolunu aralamaktadır anlayışıyla yürüdüğü için,anlaşılan daha çok yürüyecek...Bunun en açık göstergesi de ülkenin mikro düzeyde bir bölümünde yaptığı çalışmaları,ülke geneline yaymakla kalmadığı gibi küresel ölçekte arayışlara girmesidir diyebilirim.Dün sayın Başbakanın Almanya'daki konuşması ve oradaki geniş kapsamlı çıkarması,bu sürecin daha yeni başladığının habercisi gibi geliyordu.Yani Ak Parti,"Durmak yok yola devam..."sloganıyla zannediyorum ki,daha çok yollar adımlayacak...
Sayın Başbakanın Almanya'da yaptığı konuşmalarda çok fazla bir şey yoktu diyenlerin olabileceğini biliyorum,ancak bu söylemlerle bir gerçekliği ötelemenin,o gerçekliğin hiç ortaya çıkmayacağını düşünmemek gerekir...Bu gerçeklik,kalın kabukların çatırdayarak kırılması, korku ve sara nöbetlerinin bundan sonra etki alanının yok denecek kadar varlığını kaybetmesidir.İşte Sayın
Başbakanımızın Almanya'da yaptığı konuşmanın özünde bunun olduğunu görüyorum."Durmak yok,yola devam..."
Felsefe,çıplak kralların üzerinde elbise olmadığını size haykırır...Felsefe,Pozitif alemin ötesinde,gizli saklı açılmamış bir hazinen varlığına ulaşmanın yolunun, hikmeti kavramaktan geçtiğini size öğretir...Felsefe, beyninizi yenilemenizi,nedenler ve sonuçlar ötesinde bir faaliyet alanının olduğunu beyinlerinize formatlamaya çalışan,içinizdeki gizil güçtür.
Ak partinin,"Durmak yok yola devam"sloganı,felsefenin hayatlara ve beyinlere kazımak istediği bir anlayış olduğu için,bu anlayışa uygun bir yaşam alanı belirleyen Ak partiyi kutluyorum...Ak parti,bu ülke de felsefesi olan ve felsefeyi kendisine bir örnek seçen tek parti olduğunu düşünüyorum...Daha yapacak çok işimiz var,yaptıklarımız yapacaklarımızın yanında bir anlam bile ifade etmez diyen, sayın Başbakanımızın bu tavrı,hakikaten hikmeti anlatmaya ve hakikatleri tüm aleme yaymaya yönelik bir faaliyet olduğu için teşekkürlerimi sunuyorum....İnanıyorum ki,"Durmak yok yola devam"sloganının bir felsefe olduğunu parti camiasının tamamı anlar da,felsefeye karşı önyargısız bir yaşam biçimi oluştururlar...
Bu dünya rahatlama yeri değildir,mücadele azmini yitiren toplumlar ve düşünceler yok olmaya mahkumdur.Kendisini yenilemeyen düşüncelerin,miadı dolmuş bir ilaç gibi olduğunu bilerek yaşayan insanlar olmamız için,Felsefenin,"duraksız bir yolculuk" olduğunu bilerek,Ak partinin "Durmak yok yola devam"anlayışıyla bütünleştirip yaşayanlara bir selam verip yolumuza devam ediyoruz...