15 Temmuz 2013 Pazartesi

TALAN OLDUK ,YALAN OLDUK!

                      

“Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah vaadinden dönmez.”AL-İ İMRAN:9
“Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah’ın katındadır.”AL-İ İMRAN:14
De ki: “Size, onlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için Rableri katında, içinden ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah’ın rızası vardır.” Allah, kullarını hakkıyla görendir.”AL-İ İMRAN:15
 “Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru” diyenler, Sabredenler, doğru olanlar, huzurunda gönülden boyun büküp divan duranlar, Allah yolunda harcayanlar ve seherlerde (Allah’tan) bağışlanma dileyenlerdir.”AL-İ İMRAN:16
Talan olduk Rabbim talan olduk, gözler görmüyor olanları, yalan olduk. İhaleler aldı başını gidiyor, dünya karanlık yönüyle üzerimizde kalmaya inat ediyor, insanlar bir tas çorba almak için saatlerce kuyruklarda Güneşin sıcağında kavruluyor, sosyal devlet merhametli kepçeyle alıyor, balyozla kafalara çakıyor, yıkıldık Allah’ım şikâyeti sana yapıyoruz, bizim sığınağımız sensin ancak derdimizi sana açıyoruz.
Duyulmadık, avazımız çıktığı kadar haykırıyoruz, yüksek duvarlar var duyması gerekenlerle aramızda, peki ne yapalım nasıl anlatalım da duyuralım bu feryadımızı. Garibin feryadını kim dinler, megafonu kapan başlıyor bağırmaya, anlaşılmaz kılıyor mesajları, o zaman yine avucumuzu yalayarak alıyoruz elimize bağlamamızı, başlıyoruz devşirme yaşamları taşlamak için söylemeye…
Be hey adam ne doymaz karnın varmış senin, ihaleleri yedin, arazileri saçıp savurdun, sular vadisi oldu çakallar vadisi, isimleri sakladın, karnı büyük koca adam yedin yedin doymadın mı?
Yastık belinde adaya yaslandın, demokrasi beşiğinde sallandın, rezidanslarda paylaştın, doğruluktan bir an geri kalmadın, nedir senin bu halin, karnı büyük koca adam yedin yedin doymadın mı?
Tu bunların suratına dedin, kaşı yaraladın, gümrükte gümbürtüleri sakladın, ramazan da tüm çadırlarda konakladın, hayırda yarışmanın sevap olduğunu çok iyi anlamışsın(!)sanırım ondan olsa gerek her yanda kolların… Be hey karnı büyük koca adam! Yedin yedin doymadın mı?
Bir vekâlet aldın, tüm davaları omuzladın, dünyadaki tüm insanlar müvekkilin olsa, acaba ne olurdu halın, acıyorum sana bu serveti nasıl yorulmadan sırtında taşırsın, karnı büyük koca adam yedin yedin doymadın mı?
Dün bir sahile yolum düştü, çadırların önünde yemek almak için ellerinde tencere tava ile bekleyenleri gördüm, polisi arayıp ihbar edeyim dedim, sonra acıdım, karnı büyük adamın malzemeleri boşa gitmesin, bu garibanlar alıp evlerine götürsünler istedim. Be hey karnı büyük adam, bana bir şeyi sen öğrettin, hayır yapıyorum diyenlere hayır demeyi orada öğrendim. Karnı büyük koca adam yedin yedin doymadın mı?
Nasıl dağıldı bu imkânlar, sanırım sizin payınız, aslan payı, geridekiler kemikleri toplamalı, biri bana sorsa nasıl anlatırım bunları. Be hay karnı büyük koca adam bir de ortağın olmalı, o da koca şehri amuduyla götürdü. Karanlıkta bir oyun oynansa mutla kuralları ondan sorulmalı, yoksa Munzur’un ak suyu gibi kim bulur failleri… Karnı büyük koca adam yedin yedin doymadın mı?
Bir gün yanlışlıkla acaba bu aslan payının tadı nasıldır, nefsimizin hakkı vardır bir bakalım dedik, neredeyse gözümüzden olacaktık. Karnı büyük koca adam, senden gizli vücut metabolizmanın bir röntgenini çektireceğim, bu kadar karmaşık bu besinleri nasıl hazmettiğini doğrusu çok merak etmeye başladım. Bizim midemiz, bir başkasının yemesi gerekeni yemeye meyil ettiğinde hazım sistemimiz allak bullak olur, acaba sendeki bu sırrın aslı nedir meraklanmaya başladım. Be hey! Karnı büyük koca adam yedin yedin doymadın mı?
Bahanelere sarılıp gerekçeler oluşturmada askerler tam bir uyum içinde,”Ne yapalım Böyle Buyurdu Zerdüş”dercesine Nietzsche’nin kitabını tutuşturup elime, yolluyorlar beni geldiğim yere, ben de hemen okumaya başlıyorum, belki bu tılsımın sırrı burada vardır diye, dalıp gidiyorum birden ve unutuyorum seni, ondan sonra sokağa bir çıktığımda kalabalıklara karışarak başlıyorum bağırmaya, karnı büyük koca adam ye ye bitmez bu dünya, varsın gırtlağına tıkansın aldırma sen ye, diye bir kalabalığın içinde bulmam mı kendimi? Bir de bakıyorum yanımdan bir cenaze geçiyor, bir refleksle sormam mı, neden ölmüş bu diye, aldığım cevap, çok yemekten çatlamış ölmüş diyorlar. O güne kadar karnı büyük koca adamla ilgili konuşurken birden konuşmamın yönü değişiyor başlıyorum bağırmaya…”İşte yedin mi böyle yiyeceksin ki, herkes bir adam görsün diye…”
Karnı büyük koca adam, ortağında gayet zeki, nasıl pay ettiniz bunları aranızda; zor olmadı mı? Evet, anlaşıldı, siz Allah kelamını da çok iyi biliyorsunuz,”Her zorlukla beraber bir kolaylık var”buyruğundan yola çıktınız değil mi? Ondan şu anda çok rahat ediyorsunuz(!)Karnı büyük koca adam ye ye bitmez bu dünya, helal olsun sana, kılıfına uyduruyorsun ya. Bir de veciz çocuğumuz var senden sonra kucağımız da, sanırım ölümsüzlük yazılmış bahtına “bal tutan parmağını yalarmış”,balları hep sen ve avenelerin taşıdığınıza göre, Bu millet ne yalıyor bir anlatsana…(!)
Kimse üstüne almasın sakın, benim bu anlattıklarım, sadece hayali kahramanlara bir hatırlatma olsun diye yazdımL(!).Etrafınız da görürseniz de şaşırmayın, hayali olmayanın gerçeği olmazmış, biz de her hayal gerçekleşmesin istedik…
Karnı büyük koca adamlar ola ki bir gün yolunuz düşerse bizim köye, üç ay öncesinden haber verin ki, Çin’den pirinç ithal edelim, sizi doyuramadığımız için mahcup olmayalım ne olur…
Rahmetli Barış Maço’nun bir bestesi ile bitireceğim ki, bu kadar hatırlatmadan sonra bu besteyi dinleyerek rahatlayasınız diye…
Yaz dostum güzel sevmeyene adam denir mi?
Yaz dostum selam almayana yiğit denir mi?
Yaz dostum altı üstü beş metrelik bez için
Yaz dostum boşa geçmiş ömre yaşam denir mi?

Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı,

Yaz dostum yoksul görsen besle kaymak bal ile
Yaz dostum garipleri giydir ipek şal ile
Yaz dostum öksüz görsen sar kanadın kolunu
Yaz dostum kimse göçmez bu dünyadan mal ile

Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı,

Yaz dostum Barış söyler kendi bir ders alır mı?
 Yaz dostum su üstüne yazı yazsan kalır mı?
Yaz dostum bir dünya ki haklı haksız karışmış
Yaz dostum boşa koysan dolmaz dolusu alır mı?

Yaz tahtaya bir daha tut defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet ağa bir gün öder hesabı
“Rabbimiz! Şüphesiz sen, hakkında şüphe olmayan bir günde insanları toplayacaksın. Şüphesiz Allah vaadinden dönmez.”AL-İ İMRAN:9
SOSYOLOG-EROL KEKEÇ
15.07.2013(10.20-11.40)
ÇENGELKÖY/İST