7 Mayıs 2013 Salı

SELAM VERELİM HERKESE!






Sabahları ışık saçılmadan, alaca karanlıklarda çıkmalısın yollara, kimin ne yaptığı belli olmadan sen bilerek gideceksin. Bilmeden çıkarsan evden, bir güz mevsiminde rüzgârın önünde savrulan sararmış yapraklar gibi, bir çöpçünün gelmesini bekle, seni alacağı bir kovukta kalırsın mutlaka. Akşamdan kalan ızdırapları, çileleri, dertleri yüreğinde taşıdığın ne varsa, seni senden alan, onların hepsini bir tarafa bırakarak hızlı adımlarla ilerleyeceksin, rahmet ve merhamet tohumlarını bu yeryüzü mezbelesinin her zerresine ekmek için…
Zaman hızlı sen yavaş, o halde ne bekliyorsun oturmuş, yoksa sana özel iltimas vaat edildi de bizim mi haberimiz yok. Şunu aklından çıkarma ki, zaman senden daha hızlı gidiyor ve yaşlanan sen oluyorsan orada boşa geçirilmiş bir hayatın pörsümüş kalıntıları ruhunu sıkar, kaçacak bir mekân da bulamazsın ta ki, son nefesini teslim edene kadar. Şu çileden kurtulsaydık diye sakın ola ki, yaşadığın hayattan şikâyet ederek, gelecek hayatının sana güzellikler bağışlayacağını umut etme. Nasıl geçti ise burada yaşadığın hayat, karşılaşacağın hasatta ondan başkası olmayacak. O halde neden her sıkıştığında ve daraldığında nerde bu ölüm şu son nefesi bir verseydikte kurtulsaydım bu çileden diye yakınıyorsun. Kurtuluş sadece bu gün yaşadığın hayatındaki güzelliklerin, yarın sana ikramda bulunacağı bir hakikat reçetesi olacaktır.
Sabah sabah yine dumanlı bir gökyüzü altında kafama takılanları seninle paylaşarak ve gerekli hatırlatmaları yaparak hem sana hem de kendime seslenmek için bu güne başladım. Bu güne nasıl kavuştun, gün sonunda nelerle karşılaşacaksın, yastığa başını koyduğunda bu güne dair hatırlayacakların neler olacak. Yoksa dalıp gidecek misin gecenin sesiz ve mahmur sakinliğine. Kim bilir belki de hiçbir şey hatırlamadan tasalanmadan hayretlere dalmadan bırakacaksın her şeyi gecenin karanlığına, dalış o dalış, olabilir ki kavuşamayabilirsin bir daha dostlarına sevdiklerine ve yarenlerine. İşte bu kadar kısa ve sınırlı bir zaman da, zaman seni yaşlandırmadan, gençlerden arasıra, vadesi gelenleri sıra sıra alıp götürürken, giden yolcular arasında vakti gelmemiş bir yolcu var, ey zaman diye bağırma fırsatımız olmadan, zaman eskisin ama sen eskime sakın…
Göz kapaklarım yumulmak üzere, kaşlarım çatıldı, yüz hatlarımda titremeler, dilimde düğümler, kulağımda çınlamalar, ama umutlarım söylemek istediklerimi söylemeden terk etmiyor bu yaşadığım mekânı. Sen sen ol sakın ha bu güne dair yapacaklarını yarına bırakma, hatta öyle diri ve canlı yaşa ki, zaman sen yaşarken eskisin, yarınlardaki mesajların bu günden etrafta yankılansın diye içimden bana haykırmadalar. Bu çileli yaşama ilk adımları atarken, biliyordum emeklemenin zor olduğunu ama bunu başarmak zorundaydım. Zoru başarmak ne yaptığını ve yapacaklarını bilerek yola çıkan senin, hayat felsefen olduğundan, senin peşinden korkusuzca geldim. Bu gelişlerim sırasında çok acılı mersiyelere kulaklarım şahitlik yaptı ancak hepsinin sahte ve dolandırıcılıktan öteye geçmediğini görünce, bir mola verip seninle biraz dertleşeyim istedim.
Çok merak etmiştin ya, işte tüm bu mücadelemin arkasında saklanan hakikatler bundan ibaret. Takma kafana demeyeceğim, öyle bir tak ki, o kafan biraz yorulsun, yorulmadan, ayaklar delinmeden ve yüreklerde yanardağlar alevlenip fışkırmadan, yaşamı aydınlatacak ışıklara nasıl kavuşuruz ki. İşte sabahın aydınlığında hedefini belirleyerek çıkarsan yollara, akşamdan kalan alaca karanlıklara edersin elveda, o zaman karşına çıkar korkusuz bir kanarya, bakarsın bir kanaryanın ötüşünde saklı tüm umutlarının saklı gizi. O Umutlara sarıl ve sen sen ol bir daha da aldırma olanlara, zaman yaşlansın ama sen genç kal bu koca zindanda. Bu zindanların aydınlanmasının tek şartı, zaman geçse de senin genç kalmandır. Ondandır işte, hep seni yaşlandıracak koşullar var önünde bilmezsin ki, nasıl geçip gitmiş zaman, ahlar vahlar çekerek avunursun kendi yuvanda. Bunlara elveda ederek gel yanıma bu sabah birlikte karşılayalım aydınlığı, gençliğin hatırı kalmasın yerde. Zaman geçse de zamana yenilmeden Dim dik ayakta duran erleriz diye önümüze çıkan kişilere, cadde sokak neresi gelirse selam duralım herkese…
07.05.2013(09.30-10.30)
Çengelköy/İST
SOSYOLOG-EROL KEKEÇ