Tarihi süreç içinde, toplumların hayatlarındaki fenomenlerin ifade edilişine baktığımız zaman, aynı pratikleri ortaya koyan ancak farklı insanlar olduklarını göreceğiz. Aynı yaşam tarzlarını ortaya koyan bu farklı insanlar değişik adlarla kendilerini kurtardıklarını sanabilirler. İyi kavramıyla açıklanamayacak kadar çirkin yaşamlara, sonraki nesiller söverek veyahut ta saldırarak, kendi çirkefliklerine meşruiyet kazandırma yöntemlerini denemekten bir türlü uzak değiller. Belli zamanlarda putçuluk olarak değerlendirilen bir yaşam, bazı zamanlarda ad değiştirerek, tarih sahnesine yeniden çıkabiliyor. Bunların en açık örnekleri,1400 yıl önceki Mekke toplumundaki putçuluk ile günümüz çağdaş cahiliyesinin hayatını tamamıyla istila eden putçuluk arasındaki farkta kendisini göstermektedir.2000 li yıllara yaklaştığımız bu günlerde,1400 yıl önceki insanların yaptıkları davranışlar ortaya konmasına rağmen, onların yaptıklarını kınayarak eleştirip ateş püskürürüz ama kendi yaptıklarımızın adına çağdaş cahiliye anlayışına uygun isimler vererek meşruiyet kazandırmayı ihmal etmeyiz. Bu davranışları ortaya koyup meşrulaştırmaya çalışırken yanımızdaki delillerimiz de sadece zan tahmin ve kuruntularımızdır.
İşte günümüz cahiliyesinin attığı her adımda, zanların onları harekete geçirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü bu toplumlar geçmişteki insanların hayatlarına bir yığın eleştirileri getirirken, onların gerçekten saçmalıklarla dolu bir yaşamı yaşadıkları için kınamazlar. Sadece Hz Peygambere karşı olduklarından onları kınıyormuş (!) gibi gözükürler. Hz Peygambere karşı olduklarını istemediklerinden dolayı da kınamazlar. İnsanlardan alacakları tepkilere göre davranışlarını biçimlendirdiklerinden uyanık davranmayı da ihmal etmezler. Bu tür insanlar, Hz Yusuf’a karşı çıkan insanlar gibi bir görüntü ortaya koymaktalar. Hz Yusuf’a karşı çıkanlar, kesinlikle Allah senin gibi birini göndermez demişlerdi; ne zaman ki Hz Yusuf dünya değiştirdi, o zaman da Yusuf’tan başka birini göndermez diyerek saçmalayanlar gibi, bunlarda saçmalamaktalar.
İşte tarihteki saçmalıklar farklı ebat ve boyutlarla değişik adlar altında her an yaşanmaktadır. Günümüzün saçmalıkları da bunlardan biridir. Cahiliyenin hayat suyu, zanlar pınarından fışkırır, cahiliyenin meyve ağacı ise, taklit bahçesinde yetişir. Sürekli adların değiştirilmesine gelince bu modayla ilişkili açıklanabilecek bir olgudur. Şu an lüks arabalara binen bir insanın 1950 lelerin lük aracı olan kadillaka yaptığı eleştirilere benzer sadece, modalar değişti, isimler farklı ama araçlar yine aynı, görevi insanları taşımak. Putçuluk olgusu da bundan hiç farklı değil, şimdi kalkıp yaptıkları putlarına, put derlerse 1400 yıl öncesinde yaşadıklarını anlatabilirler, ancak büst dediklerinde hem modern bir tanım yapmaktalar hem de bugün bu tarz davranışların normal hayatın akışı içinde olan bir eylem olduğunu vurgulayabilirler. Aynı zamanda bu isimlerle putlarının kutsallığını başkalarına da rahatlıkla benimsetebilirler.
Putçuluk tarihi bu tür isimlerle yeni bir boyut kazandı, toplumlar ekseninde. Her toplum kendisine bir kurtarıcı veya kutsi güçler aramaya başladı böylece. Toplumların isteyerek ya da istemeyerek de olsa bu tarz arayışlara kapı aralamaları, onları zamanla çıkmaları imkânsız olan kulelere hapsetti. Bu hapishanelerden bazıları; devlet, vatan, ulus bayrak, büst vs.
Evet, yukarıda isimlerini verdiğimiz değerler,1789 Fransız ihtilalinden bu yana, halkların dünyalarında önemli fonksiyonlara sahip oldular. Bir devlet kavramının kutsiyetini sorgulamak insanları aforoz edebilir. Bu sorgulama cüretini nasıl kendinizde bulabilirsiniz ki, bu kavramlar kutsaldır. Bayrak zaten baş tacıdır. Sakın ola ki onu yere düşürmeyesiniz yoksa çarpılırsınız.(!)Vatan deyip geçmeyin, ey evlat! Bizim babalarımız hep bu topraklar uğruna öldü. Sen kalkıp toprak uğruna da savaşılır mı diyorsun? Bu toprakların her bir karışı kutsaldır, çünkü ecdadımızın kanıyla bu topraklar sulandı. Benim ecdadımın kanıyla sulanan topraklar bizim için kutsaldır. Ulusumuz da yüce bir ulustur.(!)Hiç ulu önder M.K. Atatürk kalkıp ta bu ulus yani bu millet yüce bir millet der miy di, yüce olmasaydı? Çünkü o insan değerli bir insandı, sizler onu tanımazsınız benim babam onu çok iyi bilirdi. Onun Balıkesir hutbesini okurken ki, heybetini eskilerden bir dinleseydiniz, görürdünüz bu savunduklarınızı yine savunacak mıydınız? İşte böyle bir insanın ağzından bizler şöyle bir söz işitmişsek ”Ne mutlu Türküm diyene ”elbette onun söylediklerine inanacağız. Hayatta kaldığımız sürece de bizler bu yoldan ayrılmayacağız. Bu yol yanlış olsaydı, bu insanlar hiç bizi böyle bir yola sürüklerler miydi? Be oğul insanlar vatanın her karış toprağında düşmanla kapışan insanlar, sizler kaç günlüksünüz de, onları beğen miyorsunuz? Size şunları söyleyeyim, aklınızı başınıza alın, şeytana uymayın, sizin söyledikleriniz doğru olsaydı, bu kesim insanlar sizin bu dediklerinizi yapmazlar mıydı?
Bazı alıntılar şeklinde yukarıda aktarmaya çalıştığımız bu satırlar, şu an yaşayan insanların karayazısı gibi. Bu anlatılanlar, onların beyinlerini ve kalplerini kuşatan gerçeklerden sadece bazıları. Dikkat ediyor muyuz, tarihin farklı zamanlarında yaşayan insanların tavırlarına, yöntem, teknik ve ifadeler aynı olmasına rağmen, isimlerde farklılıklar var.
ELAZIĞ-1993
EROL KEKEÇ
NOT:DEĞERLİ OKUR DOSTLARIM BU YAZIMDA TOPLUMDA VAROLAN BAZI DEĞERLERDEN ÖRNEKLEMELER YAPARAK KONUNUN DAHA İYİ ANLAŞILMASI NOKTASINDA AÇIKLAMA YAPMAYA ÇALIŞTIM,BİZİM ÖRNEKLEMELERİMİZ YARGILAMA MAKSATLI OLMAYIP,SADECE İNSANLARDA SORGULAMA ALARMI BAŞLATARAK YAŞANILAN HAYATIN BİLEREK YAŞANMASINA DAVET ETMEKTİR....
Bu Blogda Ara
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?
Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.
Popüler Yayınlar
-
Yaldızlı Sözlerin Arkasındaki Çürüme Tarihin en trajik ironilerinden biri, çöküşe en yakın toplumların en çok “yücelik ”ten bahsetmesidir....
-
Platon, asırlar öncesinden bir uyarı bırakmıştı insanlığa: “Demokrasi, ancak erdemli ve eğitimli bir halkın omuzlarında yükselebilir; aksi t...
-
“İnsanların ruhunu öldürüyorlar anne… İşte asıl cinayet bu.” — Maksim Gorki, Ana (1906) Ruhun ölümü, bir toplumun çöküşünün sessiz hab...
-
İçinde bulunduğumuz çağ, pek çok unvanla anıldı: teknoloji çağı, bilgi çağı, hız çağı… Ama eğer hakikatin kalemiyle yazılacak olursa, bu ça...
-
EK-5 Kararı: Hukuk ile Diplomasi Arasında EK-5 Listesi: Resmî Karar, Diplomatik Zamanlama ve Türkiye’nin Stratejik İkilemi ABD'den çok ...
-
İnsanlığın Sessiz Dengesine Dair İnsan… Kâinatın en gizemli aynası. Görünürde bir bedenden ibaret gibi dursa da derinlerde bir deniz taşır...
-
Bir İnsanlık EMAR’ı Üzerine Derin Bir Okuma İnsan, anlamın kıyısında doğar ama çoğu kez anlamın merkezine hiç ulaşamaz. Çünkü doğmakla yaş...
-
Merhum Ahmet Kaya, bir şarkısında “ Ne kadar kötü kokarsa o kadar iyi ” diyordu. Ne kadar manidar bir cümle… Bugün ülke olarak geldiğimiz ...
-
Suriye iç savaşı, yalnızca bölgesel güç dengelerini değiştiren bir çatışma olmakla kalmamış, aynı zamanda insanlık tarihine kara bir leke ...
-
İnsanlık, varlık sahnesine çıktığı andan itibaren hem kendini hem de kendini aşan bir kudreti anlamlandırma çabasıyla yüzleşmiştir. Bu çaba,...
Bitsin Bu Zillet
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK
Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...
Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.
Senin rabbin sana senden yakın.....
omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!
Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.
Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....
"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."
kelebek gibi hafif olun dünyada
Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla
çöllerden geçerek varılır havuzun başına!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder