Evet kardeşim,sen İbrahim'i mesajlara sahip olarak ancak yürüyebilirsin.İbrahim'i mesajları arzulamayan insan yıkılır ve yok olur.Bu yolda yürümek,ancak İbrahim'i mesajların kalpleri kuşatmasıyla mümkündür.Kardeşim bu mesajlar kalplerimizi kuşatmazsa,cahiliyenin dişlilerine bir gün yem oluruz.Yem olmamak için,İbrahim'in dinine yönelen erlerin,hayatlarının olumsuzluklarına yaptıkları eleştirilere ve tahlillere kulak vererek,bizde hayatımızda bir sorgulama başlatarak,gerekli tavrı koymak zorundayız.Kardeşim hayatımızı sorgularsak ,o mektebe gireriz,işte o mektepte bulunup ta hayatlarını sorgulayanlardan biri....
Rabbim sana sesleniyorum! Sıkıştırılmışım üç beş metre karelik bir yere, buraya sıkıştırılmam zorla olmadı. Kendi ayaklarımla yürüyerek geldim, elimi kolumu sallayarak, kapıdan içeriye girdim. Burada kime suçu yükleyebilirim ki, tek suçlu ve günahkâr benim. Bu binalar üzerime yıkılacak gibi, gölgem dahi kayboldu, yüreğimde bir ateş yanıyor; bu ateş beni yakıp bitirmiyor, yandıkça çoğalıyorum. İçime sığmaz olup dışarıya fırlamak istiyorum, etrafıma bakıyorum hiç kimseyi bulamıyorum. Ancak yokluğun sembolü ve hiçlik kulesinin taşları ile karşılaşıyorum. Sonra durup kendime soruyorum, ben neden şu an burada bulunuyorum? İçimdeki ateşi söndürmek için mi burada varım? Derken elim ayağım tutmaz oluyor ve birden irkiliveriyorum. Kafamı kaldırıp kendime sesleniyorum:
Ey be insan! Senin görevin bu muydu, olduğun yerde oturarak zamanı ve hayatı boşa harcamak mıydı? Sen söz vermiştin, aslan gibi kükreyecek, nehirler olup coşacak, sel olup taşacaktın; ama şimdi kurumaya doğru gidiyorsun, bak! Kendine bak, saçların bile kalmadı, içinden acılar geliyor, ayakların sızlıyor, akşam eve kavuşamayabilirsin, bu hal üzere ölürsen, ne sebep ileri süreceksin, o gün emrin tamamıyla kendisine ait olduğu Rabbine karşı?
Kulağıma hep sesler geliyor, insan seslerinden başka bir şey değil, ancak içerikleriyle insanı andıracak şeyler değil, fildişi kulesinin çanlarının çaldığı anı andırıyor. Oysa benim kulaklarım bu gibi seslere alışkın değil, kalbim zaten hiç kabul etmiyor, o halde ben burada neden varım?
Rabbim sana sesleniyorum! Yardımına ve ışığına muhtacım, önümü aydınlat, bu labirentleri yıkarak yürümek için gerekli tavrı, bu hayat şekillerine karşı ortaya koymayı bana nasip et... Diyen İbrahimlerin hayatlarını sorgulayışlarına kulak vermek zorundasın kardeşim...
Yıl:27.12.1991
Yer: Elazığ
Erol Kekeç