Ali BULAÇ
a.bulac{x}zaman.com.tr
Dikkat! E-mail için {x} yerine @ işaretini yazınız. Bu değişim spam maillerden korunmak için yapılmıştır.
Başörtüsüyle ilgili yapılan anayasal düzenlemenin "yok hükmünde sayılması" için CHP, Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. CHP'nin ülke ve toplum hayatıyla ilgili bilumum düzenlemelerde seçtiği tek ölçüt "laik(çi)lik"tir.
CHP'ye göre bu konu Anayasa'nın "değiştirilmesi teklif edilemez maddeleri"yle ilgilidir, bu maddelerin ruhunu Atatürk Devrimleri oluşturmaktadır. Kombinezon böyle olunca konu dönüp dolaşıp Mustafa Kemal'in konuyla ilgili görüş ve tutumlarına dayanıyor. Yargıtay Başsavcısı'nın AK Parti'yi kapatma istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne başvurmasının da ana gerekçesi aynıdır. Madem iki davanın da merkezî teması "Mustafa Kemal ve başörtüsü"dür, bu durumda Mustafa Kemal'in başörtüsüyle ilgili görüş ve tutumlarına bakmakta yarar var.
Belirtmek gerekir ki, Mustafa Kemal, sahip olduğu dünya görüşü ve yöneldiği Türkiye tasavvuru açısından başaçıklığı, başörtüsüne tercih eden bir zattı. Bu onun görüşüdür. Ancak bu görüşünü devletin emredici politikalarıyla zorla kabul ettirme fikrine dayandırmadı, kadınlar için herhangi bir kıyafet devrimi öngörmedi; bunu doğru veya sonuç alıcı bir tutum olarak görmedi. Aşağıda vereceğimiz iki örnek bunun teyididir:
1) Mustafa Kemal, 21 Mart 1923 günü Konya Yeşilay Cemiyeti Kadınlar Şubesi'nde yaptığı konuşmada şunları söylemektedir: "Memleketinizin bazı yerlerinde, daha çok büyük şehirlerinde, giyim şeklimiz ve kıyafetimiz bizim olmaktan çıkmıştır. Şehirlerdeki kadınlarımızın giyim şekli ve örtünmesinde iki şekil kendisini gösteriyor: Ya çok açık ya çok kapalı görülüyor. Yani ya ne olduğu bilinemeyen, çok kapalı çok karanlık bir giyim tarzını gösteren kıyafet (peçe örneği) veyahut Avrupa'nın en serbest balolarında bile dış kıyafet olarak giyilmeyecek kadar açık bir giyim şekli. Bunun her ikisi de şeriatın tavsiyesi dinin emri haricindedir. Bizim dinimiz kadını o aşırı açılmaktan da, bu aşırı kapanmaktan da men eder... Dinimizin tavsiye ettiği tesettür (örtünme) hem hayata hem fazilete uygundur." (Atatürk'ün Söylev ve Demeçleri, c. II, Ankara, 1981, s. s. 149-150)
2) O günlerde yaşanan bir olayı Mustafa Kemal'in genel sekreterliğini yapan ve sonra Milli Eğitim Bakanı olan Hikmet Bayur şöyle anlatır: Trabzon Valisi Rıfat Bey'den bir mektup alınmıştır. Mektupta, derslere başörtüsü ile giren bir öğretmenin durumunun önlenmesi istenir. Bayur, "Ne yapalım?" diye mektubun muhtevasını Atatürk'e anlatınca ondan şu cevabı alır: "Bu işe karışma, zamanla kültür ilerledikçe bunlar hep olacaktır; bu sırada bize düşen başörtüsünü giymeye zorlayanlar varsa onlarla mücadeledir. Başörtüsü işi fes gibi kör bir taassubun sonucu değildir; insanlarda pek canlı olarak var olan ayrı bir duygunun, kıskançlık duygusunun da etkisi altındadır. Onunla mücadele apayrı bir konudur." (Hikmet Bayur, Atatürk'ten Hatıralar, Belleten Dergisi, sayı 148, s. 446)
Bunun dışında konuyla ilgili olarak Mustafa Kemal şöyle der: "Şunu ilave edeyim ki, kadınlık meselesinde şekil ve kıyafet görünüşte ikinci derecededir. Asıl mücadele sahası, kadınlarımız için şekilde ve kıyafette muvaffakiyetten ziyade, muzaffer olunması lazım gelen saha nur ile, irfan ile, faziletin hakikatleri ile süslenmiş duruma hazırlanmaktır. Ben sayın hanımlarımızın Avrupa kadınlarından aşağı kalmayacak, bilakis pek çok yönlerden onların üstüne çıkacak nur ve irfanla hazırlanacaklarına katiyen şüphe etmeyen ve buna kesin olarak emin olanlardanım." (Söylev ve Demeçler, II, 152-153)
Bu iki alıntının iki anlamı var: İlki, CHP ve Yargıtay Başsavcısı'nın itirazları eğer "laiklik, devrimler ve Mustafa Kemal" arasında doğrudan ve zorunlu bir ilişkiye dayandırılıyorsa, başörtüsünün bu üçüyle de uzaktan yakından ilgisi yoktur. İkincisi, her fikir ve dünya görüşü sahibi insanı bağlayan ve onu tutarlı, inandırıcı kılan bir referans çerçevesi vardır. Eğer Kemalist ideolojiye bağlı olanlar, Mustafa Kemal'i referans alıyorlarsa, başörtüsüyle ilgili davalarını Mustafa Kemal'e dayandıramazlar.
zaman
Bu yazı 17 kere okundu.
Yorumlarınız
Yorumlarınızı Yazınız Yorum Bulunmamaktadır
Yazarın Son 10 Yazısı Mustafa Kemal ve Başörtüsü
Mustafa Kemal ve Başörtüsü
İki merkez
Türkiye Muhafazakârlaşıyor mu?
Ulusalcılar mutabakatı bozar mı?
Tezkere'nin Faturası
Hata Nerde?
Üç model
Neler oluyor?
Altın sentez!
Yazarın Tüm Yazılar Listesi
Bu Blogda Ara
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
"SABAH YAKIN DEĞİL Mİ?

Kendini herkese uydurmak için yontmaya koyulanlar, sonunda yontula yontula tükenip giderler.
Popüler Yayınlar
-
Suriye iç savaşı, yalnızca bölgesel güç dengelerini değiştiren bir çatışma olmakla kalmamış, aynı zamanda insanlık tarihine kara bir leke ...
-
1.Bir uyanışa davet Bu çağrı Korkuyla bastırılmış vicdanlara, susturulmuş akıllara ve yalanlarla hipnoz edilmiş bir topluma, yeniden hakika...
-
"Kur'an'ı Okumak Değil, Anlamak yaşamak Kurtarır "Kur’an’ın ne dediğini değil de Arapça harflerin nasıl okunduğunu öğre...
-
Amerika ve Siyonizm'in Son Perdesi İnsanlık tarihi boyunca zulüm, her zaman önce parıldayan yalanlarla geldi. Önce alkışlandı, sonra k...
-
Terörle Mücadele Maskesi Altında Küresel Dizayn Girişimi Bugün “İslam’a karşı açılan savaş” başlığı altında yürütülen çok katmanlı saldırıla...
-
Bir yasa düşünün ki halkı korumak için değil, halkın gözünü boyamak için çıkarılsın. Bir meclis düşünün ki halkın iradesini yansıtmak yerine...
-
“Bilim, insanlık için bir kurtuluş mu, yoksa yeni çağın kılıksız celladı mı?” Son birkaç yılda dünya, eşi benzeri görülmemiş bir küresel den...
-
İnsanoğlu, tarihin her döneminde kendine hakikati hatırlatacak bir sese muhtaç oldu. Bu ses bazen bir peygamberin duasıydı, bazen bir anneni...
-
Bir gün Behlül, sarayın taş avlusunda, güvercinlerin gölgesine sığınmış, bir sütunun dibine yaslanmış, sırtını gün ortasının rehavetine ve...
-
“Pusuyla ayağını kırdıkları atı sahibine vurdurdular, Hâfız! Masumiyet, at’tan çok daha önce öldü…” Ben de sana, ey Hâfız, tam da o kırıl...
Bitsin Bu Zillet

Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir. KEMAL ATATÜRK
Ağlatıpta gülene yazıklar olsun!...

Ya bir yol bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil.
Senin rabbin sana senden yakın.....

omuzlarında dünyayı taşıyan küçükler!

Zulüm yanan ateş gibidir, yaklaşanı yakar;Kanun ise su gibidir, akarsa nimet yetiştirir.
Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun!....

"Kuşlar gibi uçmasını,balıklar gibi yüzmesini öğrendik ama insan gibi kardeşce yaşamasını öğrenemedik..."
kelebek gibi hafif olun dünyada

Kevserin Başında Buluşmak Umuduyla

çöllerden geçerek varılır havuzun başına!

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder